Çalıkuşu'nun Feride'si 90'lı yıllarda yaşasaydı
DİLEK DOLTAŞ
Bir Yaşdönümü Rüyası'nda Atasü, Reşat Nuri'nin 1922 yılında Vakit gazetesinde tefrika olarak yayımlamaya başladığı Çalıkuşu romanının çağdaş ve başarılı bir parodisini okuruna sunar. Çalıkuşu, cumhuriyetin ilk yıllarının romantizmini, idealizmini ve o dönemin yüzü Batı'ya dönük aydınlarının değer ve yaklaşımlarını Feride karakteri yoluyla aktaran bir öyküdür. Bu öyküde ayrıca Osmanlı'nın son döneminin tarihsel ve sosyolojik gerçekleriyle cumhuriyetin ilk yularında Anadolu halkının sıkı sıkıya bağlı olduğu inanç ve gelenekler ve Anadolu'nun sosyo-ekonomik sorunları da yine Feride'nin yaşamı bağlamında sergilenir. Feride'nin babası bir süvari binbaşısıdır. Annesiyle evlendiği yıl Diyarbakır'a gönderilir, oradan sırayla Musul'a, Hanıkın'a, Bağdat'a ve Kerbela'ya geçer. Annesi bir subay eşinin tabi olduğu ağır yaşam şartlarına dayanamadığından hastalanır, İstanbul'a geri dönerken Beyrut'ta ölür. Feride, altı yaşında iken babasının neferi Hüseyin tarafından İstanbul'a, büyükannesinin yanına getirilir. Anne ve babasız büyüdüğü için o yaşında Türkçe bile konuşamaz(1).
Atasü'nün Feride'si
Feride dokuz yaşındayken büyükannesi de ölür ve babası onu İstanbul'da Nötre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi'ne yatılı olarak verir. Yaz tatillerini teyzesinin Kozyatağı'ndaki köşkünde geçirir. Lise son sınıfa geldiğinde teyzesinin oğlu Kamuran ile birbirlerini sevdiklerini anlarlar ve evlenmeye karar verirler. Ancak tesadüfler Feride'nin hayatında hep önemli rol oynar. Kötü bir tesadüf düğün öncesi onları birbirlerinden ayırır, on yıl sonra ise iyi bir tesadüf onların kavuşmalarına neden olur. Bu on yıl süresince İstanbul şehrinin kozmopolit ortamında, geleneklere de değişime de açık bir biçimde yetişmiş bir genç kızı olan Feride Anadolu'nun çeşitli köy, kasaba ve şehirlerini öğretmen olarak dolaşır. Munise isimli kimsesiz bir kızı evlat edinir ve kendisini toplumun baskısından ve bağnaz geleneklerinden koruyan yaşlı doktor Hayrullah Bey ile evlenir. On yıllık sürgün hayatının sonuna doğru önce Munise hastalanıp ölür, sonra da Dr. Hayrullah. Kocasının ölümüyle birlikte Feride ona verdiği sözü tutarak, İstanbul'a döner ve yine tesadüfen Kamuran ile karşılaşıp onunla bu sefer bir daha ayrılmamak üzere evlenir.
Bir Yaşdönümü Rüyası'nın Feride'si ilk bakışta Çalıkuşu'nın Feridesi'nden çok başka bir kişidir. Feride gibi o da eğitimini yatılı bir okulda sürdürse bile çocukluk ve gençlik yıllarında hep onu çok seven anne ve babasıyla birlikte olur. Üniversiteyi bitirdikten sonra emekli oluncaya kadar doğup büyüdüğü Ankara'da lise edebiyat öğretmeni olarak çakşır. Ankara dışında, Bodrum ve Girit gibi birkaç yörede yalnızca tatil yapmak amacıyla bulunur. Kısaca Atasü'nün Feride'si, 1970-2000 yıllarında hep Türkiye Cumhuriyeti'nin şehirli, orta sınıf aydın sınıfının idealist ve sosyal demokrat bir kesitinde yer alır. Yaşama, kendine ve topluma bakışı da bu çerçeveyle belirlenir. Çalıkuşu'nun Feride'si ölçüsünde cesur, ilerici ve 'çevresinden başka bir genç kadın tipi oluşturmaz. Bir Yaşdönümü Rüyası'nın Feride'si yaşam öyküsü ve karakter yapısı özellikleriyle Erendiz Atasü'nün bir variyantıdır diyebiliriz. Feride karakterinin bu ölçüde çok katmanlı, psikolojik gerçekliği olan ve zaman ve tarihsel olgulara göre değişen bir kimliğe sahip olması da sanırım bundan kaynaklanmaktadır. Zaten ilk romanı Dağın Öteki Yüzü'nün "Sunuş" bölümünde Atasü öyküsünün büyük ölçüde biyografik olduğunu ve burada ana hattıyla annesinin yaşamını aktardığını söyler. Gençliğin O Yakıcı Mevsimi başlıklı ikinci romanının baş kahramanı Ayşe Aysu'ya yakından baktığımızda, onun da gerek ait olduğu mekân, tarih, sosyal konum gerekse romandaki aile ilişkileri (anne ve kız evlat) açısından Dağın Öteki Yüzü'ndeki yazar- anlatıcı ile çok ortak özelliklere sahip olduğunu görürüz. Bir Yaşdönümü Rüyası'nın Feride'si de büyük ölçüde Ayşe Aysu'yu ve yazar-anlatıcıyı çağrıştırır. Her üçü de Ankara'da doğup büyümüş, eğitimi kendisine meslek edinmiş, idealist, solcu kadınlardır. Her üç kadın da sevecen ve anlayışlı bir anne babanın tek evladıdır ve bir kız evlat sahibidir. Ayrıca her üçünün yaşam öyküleri ve psikolojileri, Türkiye Cumhuriyeti'nde 1970-2000 yılları arasında yaşanan sosyo-politik olaylardan ve onların öne çıkardığı sosyal ve kültürel olumsallıklardan doğrudan etkilenir. Bu kadınlar, Reşat Nuri Güntekin'in ünlü Feride'si gibi toplumun geleneklerine başkaldıran ve öncü rolünü üstlenen simgeleşmiş, durağan kadın tipine uymazlar, Çünkü her üçü de benzer konum ve duruşa sahip olsalar da sosyokültürel ve psikolojik gerçekliği olan, yaşayan dolayısıyla sürekli değişim ve dönüşüm içinde bulunan bireylerdir.
Sevecen bir kadın
Yaşdönümüne kadar Feride gerek ilk eşi Ferhat gerekse ikinci eşi Sedat ile töre ve geleneklere saygılı bir yaşam sürer, isminin çağrıştırdığı özellikleri yorumlarken, "Annemin bana hamileyken Çalıkuşu romanını okuması, bunca etkilenmesi, gereksiz, abartılı bir duygusallık" der. Ona göre bu konuşmayı yaptığı 1970'li yılların sonlarında duygusallıklara yer yoktur.
Kadınlar da erkekler de duygusallıklarla uğraşacaklarına toplum gerçeklerini irdelemeli ve eşitliği, sosyal adaleti her açıdan sağlayacak sosyal bir devletin kurulması için çalışmalıdır. Ancak bu Feride bir yandan da Reşat Nuri'nin kahramanı gibi temelde tutkulu, acımasızca dürüst, idealist, sorumlu ve sevecen bir kadındır. 1970'li yılların başlarında, henüz yirmili yaşlarında iken ve ait olduğu toplum kesiti kadınların erkeklerle evlilik öncesi ilişki kurmasını kesinlikle kabul etmezken Feride ilk kocası Ferhat'a tutkuyla bağlanır ve onunla birlikte olur. Ferhat'ın ölen karısından olan kızı Şirin'i, yine Çalıkuşu'ndaki Feride'nin kimsesiz Munise'yi sevip evlat edindiği gibi evlat edinir ve onu gerçek bir anne gibi sever. Ferhat'ın ölümünden sonra ikinci kocası Sedat'la olan ilişkisi bir açıdan kendilerinin de dile getirdiği gibi Dr. Hayrullah ile Feride'ninkine benzer. Sedat da Dr. Hayrullah gibi Feride'den yaşça büyük, ona ve Şirin'e karşı sevecen, güvenilir ve nazik bir eş ve baba olur. Yine Dr. Hayrullah gibi Sedat da doktor olmak için önce tıbbiyeye devam etmiş ancak politik olaylara karıştığından tıbbiyeye bitiremeden bırakmak zorunda kalmıştır. Sonradan biyoloji öğretmeni olur ve solculuk nedeniyle atılıncaya kadar Feride ile aynı lisede öğretmenlik yapar. Bir Yaşdönümü Rüyası'nda Sedat ile olan ilişkisinin tensel yanı Feride'yi tatmin etmekten çok uzaktır. Feride geçirdiği rahim ameliyatından sonra bu durumla ve yaşamında eksikliğini duyduğu tüm gereksinmeleriyle yüzleşir ve Sedat'tan ayrılmaya karar verir. Hastaneden Sedat'a gönderdiği mektupta şunları söyler:
Bizim bakış açımız
Sedat, yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Hayatın olayları hiç de "iyi", "kötü", "şanslı", "şanssız" diye kümelere ayrılmaya yatkın değil, iyilik/kötülük, güzellik/çirkinlik, mutluluk ve acı söz gelimi soluduğumuz havadaki oksijen ve su buharı gibi içice. Onları ayıran, ya da ayrı gibi gösteren, iyilikleri birbirine ilintileyerek güzel bir desen, ya da şanssızlıkları eklemleyerek karamsar bir motif çizen, bizim bakış açımız, durduğumuz yer, konumumuz.
Ben artık eski konumumda değilim.
Özetle Atasü'nün Feride'si, Reşat Nuri'ninki gibi yirminci yüzyılın başında değil sonunda yaşayan, 1950'lerin Ankara'sında büyümüş, 1970 ve 1980'li yılların okumuş, idealist, kendisinin ve kendisi gibi orta sınıf aydın Ankara'lı kadınların sorunlarının çok bilincinde orta yaşlı bir kadındır. Atasü bütün diğer anlatılarında olduğu gibi Bir Yaşdönümü Rüyası'nda da kahramanını somut tarih ve mekânsal bağlamlar içinde ve onun yaşına ve duruşuna göre değişen psikolojik durumunu öne çıkararak sergiler. Bu nedenle onun olayları ve konulan algılaması zaman içinde değişir, ve dönüşüme uğrar. Ayrıca nesiller ve on yıllar arasındaki yaklaşım farklılıkları da Atasü'nün öykülerinde önemli bir yer tutar. Örneğin Feride Sedat'tan boşanma kararını aldığı zaman kendisiyle Reşat Nuri'nin Feride'sini bu bilinçle karşılaştırır:
Reşat Nuri Dr. Hayrullah'ı boşuna mı öldürmüştü? Feride'nin özgür kalması gerekiyordu. Şimdiki hayatta ölmeye gerek yoktu, boşanmak yeterliydi. Ama Güntekin'in Feridesi'nin Kâmuran'ı vardı. . .
Ankaralı Feride'nin bir kadın olarak özlediği ve kavuşmayı düşlediği bir sevgilisi, Kâmuran'ı hiçbir zaman olmaz. İlk kocası Ferhat bile, Divan edebiyatının Ferhat ile Şirin öyküsündeki gibi kendisini veya kızı Şirin'i veya bir başka kadını tutkuyla seven ve onunla bir türlü kavuşamayan bir kahraman rolünde değildir. Ferhat kızı Şirin'i çok sever ve genç öldüğü için ondan erken ayrılır. Bir açıdan o her zaman Şirin'in rüyası, çok küçükken bir daha kavuşmamak üzere kaybettiği Ferhat'ıdır diyebiliriz. Ancak Feride de babasını çok sevmiştir ve o da babasını oldukça gençken kaybetmiştir. Böyle baktığımızda Ferhat ile Şirin öyküsü birbirini seven her baba kız arasında yaşanan bir Electra öyküsüne dönüşebilir.
1990'lı yılların başından itibaren Şirin'in gençlik yaşamını Feride'nin gözünden izleriz. Şirin o yılların Ankaralı üniversite gençliğinin bireyci, toplumsal sorunlardan ve geleneklerden uzak, cinsel özgürlük de dahil olmak üzere tümüyle özgürlükçü yaklaşımını içselleştirmiş bir genç kızdır. Şirin'i onu çok seven ancak ondan çok farklı Feride 'nin açısından görmek bize, nesiller arası duyumsama, değerlendirme ve davranış farklılıklarını gözlemleme olanağını daha iyi verir. Feride Kâmuran'ını işte bu yıllarda, Şirin 'in arkadaşı olarak tanır ve onunla düşünde tutkulu bir aşk yaşar.
Kâmuran Feride'nin bir "yaş dönemi rüyası", halindeki ideal sevgilisidir: sevecen, müşfik, dürüst ve onu tensel yönden de tatmin eden. Gerçekte ise Kâmuran, Şirin'in kız arkadaşı Doğa gibi eşcinseldir. Annesi ve babası Kürt kökenli olup 1970'lerdeki radikal öğrenci hareketlerine karışmışlar ve politik nedenlerle ölmüş ya da öldürülmüşlerdir. Kâ-muran'ı devlete saygılı, aydın bir Kürt aşiret reisi olan dedesi büyütmüştür. Bu açıdan Kâmuran Feride'nin ikinci kocası Sedat'a benzer. Sedat'ın subay olan babası da Kürt kökenlidir ve o da anne ve babasından uzak anneannesinin yanında büyümüştür. Ayrıca gençlik yularında Sedat da eşcinsel ilişkilerin içinde bulmuştur kendini. Ancak Sedat Kâmu-ran'dan çok daha dürüst, bilinçli, müşfik, toplumsal ve bireysel sorumluluk duygusuna sahip yapıcı birk işidir. 1990'larda, ülkenin her yöresinde yoğun bir biçimde yaşanan Kürt milliyetçiliği ve bağımsızlığı konusuna şiddetten uzlaşmacı ve demokratik bir çözüm üretip onu anlatmak isterken gittiği güneydoğuda bir trafik kazası geçirerek ölür. Kamur ve Sedat karşılaştırması Atasü'ye, nesiller arası farkı ve Türk toplumunun 1970'lerve 1990'lar geçirdiği toplumsal, kültürel ve politik dönüşümleri bireysel düzeyde gösterme olanağını verir. Bu fark ve dönüşümleri Feride ve Şirin karakterlerinde izlenen yaklaşım farklılıklarıyla birlikte ele aldığımızda toplumsal gerçekliğin bireysel gerçekliği nasıl ve ne ölçüde etkilediğini daha iyi anlamış oluruz.
Gençlik, orta yaş, sonrası...
Yapısal olarak üç bölümden oluşan Bir Yaşdönümü Rüyası'nın bölüm başlıkları bize romanın merkezinin Feride olduğunu açık bir biçimde gösterir: "Gençlik ve Geçmiş. . . Ferhat. . . Sedat", "Orta Yaşa Uyanmak. . . Sedat. . . Hayaldeki Gerçek", "Hayatın Sonrası". Her ne kadar "Gençlik ve Geçmiş" bölümünde zaman zaman Ferhat'ın Sedat'ın, "Orta Yaşa Uyanmak" bölümünde Sedat'ın ve Kâmuran'ın duygu ve düşüncelerini kendi ağızlarından öğrensek de bu iki bölümde de esas merkez Feri-de'dir. Biz Feride'nin öyküsünü, çocukluğunu, gençliğini, yaşdönümü ve düşlerini onun gözünden ve duygularından izleriz. "Hayatın Sonrası"nda ise anlatıcı artık orta yaşa yani "yaşdönümüne" gelmiş Şirin'dir. Burada Şirin, kendi yaşam öyküsü bağlamında, 2000'li yılların başında toplumun içinde bulunduğu sosyo-psikolojik durumu Kâmuran ve yaşasaydı annesi Feride açılarından ele alarak tartışır. Bu kısımda Kâmuran, kişilerin cinsel seçimlerine, yaş dönemlerine ve tarih içinde dönüşüme uğrayan toplumsal gerçek ve duruşlarına bağlı olarak değişen ölçüt ve değerlerinin aktarılmasında bir önemli rol oynar. Feride'nin "hayalindeki gerçek" ya da "düşündeki sevgilisi" olarak Kâmuran, bir önceki bölümde Feride'ye kendi neslinin önceliklerini ve kendi konumunun sınırlarını ve yaklaşım özelliklerini çarpıcı bir biçimde göstermiştir. Kâmuran dedesiyle geçen çocukluğunu anımsarken ve anlatırken cumhuriyeti kuran neslin bir kesitinin, yani dedesinin toplumunun değerlerini ve gerçeklerini bir ölçüde sergilemiş olur. Şirin'in arkadaşı sıfatıyla Kâmuran kendi nesli ve sosyal grubunun önce gençlik sonra orta yaşlılık dönemlerinde belirginleşen "küresel", metropol kültürünü, kendi yaşam biçimi, değer ve yaklaşımlarıyla birlikte öyküye taşır. Bir başka deyişle Bir Yaşdönümü Rüyası'nda Kâmuran'ın yeri Çalıkuşu romanındaki kadar önemlidir. Her iki romanda da Kâmuran dolaylı olarak Feride'nin kendini ve içinde bulunduğu toplumu tanımasında büyük bir rol oynar; her ikisinde de Kâmuran şımarık, kendine hayran ve istediğini son kertede elde eden, oldukça yüzeysel bir gençtir. Bu biçimde ele aldığımızda Bir Yaşdönümü Rüyası'nın Çalıkuşu'nün çağdaş bir parodisi olduğunu daha iyi görürüz. Ancak, daha önce de belirttiğim gibi, Atasü'nün romanı bence Reşat Nuri'ninkinden çok daha derinliği olan, incelikli, ayrıntıya ve psikolojik gerçekliğe önem veren, tarih ve toplum bilinciyle kaleme alınmış bir öyküdür. Belli ki Atasü Feride'yi resmederken kendi durumunu ve iç dünyasını acımasızca irdelemiş ve kendi yaşam deneyimlerinden büyük ölçüde yararlanmış. Belki bu nedenle romanda en çok duyulan ses Feride'nin sesidir. Şirin bile orta yaşa gelince kısmen annesinin sesiyle konuşur.
Paylaşılan konular
Erendiz Atasü, Bir Yaşdönümü Rüyası'nda gerçekçi ve psikolojik derinliği olan karakterler karşımıza çıkarmakla kalmıyor aynı zamanda çağının toplumsal, tarihsel ve politik gerçeklerini de çok yakından izlediğini bizlere gösteriyor. Bu nedenle tarihsel olayları ve durumları bambaşka bir yöntemle ve duyarlılıkla ele alan Orhan Pamuk gibi yazarlarla bile paylaştığı konuları olduğunu görüyoruz bu kitabında. Nesiller ve durumlara göre değişen Kürt kimliği sorunu, Kürt sorunu bağlamında ele alınan aşiret yaşam tarzı, onun ortaya çıkardığı sorun ve değerler ile Güneydoğu Anadolu'da sık görülen kadın intiharları konuları Bir Yaşdönümü Rüyası'nın Orhan Pamuk'un Kar romanı ile paylaştığı konular arasında. Kısaca Atasü'nün Bir Yaşdönümü Rüyası bize kadın gerçeğini, çağımızı ve toplumumuzun bir kesitini tanımada yardımcı olacak, okunması gerekli bir roman.
(1) Fethi Naci, Yüzyılın Türk Romanı, ss. 125-126.